1. Haberler
  2. Yaşam
  3. GAZİANTEP “KİMLİK” ARAYIŞINDA MI? ŞEHİR Mİ, KENT Mİ?

GAZİANTEP “KİMLİK” ARAYIŞINDA MI? ŞEHİR Mİ, KENT Mİ?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

– “İNSANİYET” İÇİN BİR ÇAĞRIYA/UYARIYA ŞERH – – Bir Uyarıcının (NEZİR), Başa (Şehrin Başına) Taş Yerine Attığı “GÜL” Gibi Yazı –

Mehmet Nezir Gül, bir entelektüel, yüksek bürokrat, bir muharrir, muvahhid ve en önemlisi de bir “Ruh-Ahlak Neziri“. Gaziantep tarihinde yer edinmiş bir Ulema geleneğinin içinden gelen ailenin de yeni kuşak öncülerinden. Yani yazısında/nezirinde konu ettiği “Ekelani (Yemekçi/Gastronomici) Tarikatı’ndan değil!… Aksine “İhyau Ulumuddin” yani “Dini ilimlerin ihyası” Tarikatı’ndan biri.

Diyeceksiniz ki “İhya Ulumuddin” diye tarikat mı var?!… Var! İslam düşünce tarihinin en büyük tarikatıdır; ancak resmi-kayıtlı /meşhur tarikatlardan değildir. Ve “Tarikat mı? İhya Hareketi mi?” konusunda da uzlaşma yoktur; müzakere devam etmektedir.

(Özel not: Ayrıca kadim bir dostum, ağabeyimdir. Ben de Gaziantep İmam Hatip mezunuyum ve de Uludağ Üniversitesi’ni kazandığım yıl Nezir ağabey de son sınıfta-mezun adayı idi. Yani 35 yılı aşkındır dostluğumuz da var… Buna bir de Nezir ağabeyin akrabası-aile büyüklerinden olan son yüzyıldaki en büyük bölge alimlerinden Mehmet Emin Er Hoca‘nın katıldığımız sohbetlerini eklemeliyim… Yani yazının makasıdına şerh düşecek yakınlıktayım…)

Nezir hocamın yazısını mutlaka okuyalım ki, Şerh’in “Gül suyu” olduğu anlaşılsın. Tabi, Şerhin girişinde “Gülün rengi” diyeceğim bir notu baştan düşmeliyim:

Mehmet Nezir Gül “Fikrin ve tavsiyelerin Bahçıvanı” gibidir. Yani eğitimciliği kadar; usul ve üslubunda “Gül” kokusu da vardır; “Gülü seven dikenine katlanır!” inceliğinde uyarılar da yapar. Tabi bir de Gül-Bülbül serenatı penceresinden bakarsanız; Aşkla yazar yazılarını. Taş yerine gül atar dostlarına. Mesela, Ağabeyin hoş görüsüne sığınarak, kardeşi sayın Abdülhamit Gül ( Eski Adalet Bakanımız) gibi “Politik yüz“den uzak durur; Polemik sevmez ve kendisinin de politik hesabı olduğu izlenimi verecek her şeyden uzak durur.

Yukarıdaki tüm cümlelerim, sevdiğim bir dosta “Marifet iltifata tabidir!..” kabilinden, bu eşikte serenatlı sözler değildir; Aksine, yazısını okurken de göreceğiniz üzere; hem usul hem üslubundaki “Konuyu Yumuşatma Becerisi“nin arka planını bilmeniz içindir;

Hani “Topu göğsünde yumuşatıp; ayağına zarifçe almak” tekniği anlamındaki yumuşatmadan söz açıyoruz. Zaten ilk şerhim de bu “Yumuşatma tekniği“ne şerh düşmek olacak!

Çünkü şerhimiz “Top çevirmek” yerine “Topu Kale’ye ( Gaziantep Kalesidir bu) atmak!” üzere olacak!

Bismillah!…diyelim. “Şerhler hayr ola; Şerler def ola!” diyelim.


1) GAZİANTEP’İN “KALESİ”NE KİM “TOP” ATIYOR!

Gaziantep bir “İslam Şehri” siciline sahiptir. Kronolojisinde İslam medeniyetinin en muazzam ilim-irfan ağaçlarından olan; ŞAM köklü, HALEP gövdeli bir medeniyet ağacının koludur Gaziantep!… Gazi ünvanı da Kuvva-i Milliye-Kurtuluş savaşındaki destan yazan direnişinden alıyor.

Gaziantep; hem İrfan/Tasavvuf tarikatlarının/meşreplerinin şehridir, hem İhya Ulumuddin ( dini ilimlerin ihyası) mezheplerinin/medreselerinin merkezlerindendir; hem de Özgürlük/Direniş yani Mücahidin kültürünün yatağıdır.

Fakat ve maalesef; Tasavvuf/İrfan artık Gaziantep’te “Kurumuş Çeşme“dir. Çünkü çeşmeden akmayan su, artık yeraltına çekilmiş su yatağındandır. Yazıda hicv-nükte şerbetiyle konu edilse de; Güllenmiş uyarı yapılsa da; dert ortadadır.

İhyau Umuddin yani dini ilimlerin ihyası için de durum farklı değildir: Gaziantep artık Ulema meclisi değildir.

Yeni kuşaklarda bu yolda çaba gösteren, yeni “Mehmet Emin Er“ler yetişmiyor/yetiştirilmiyor. En yakın zamanda “Umut veren akademisyen” etkisinde biri olmuş; Eski diyanet işleri başkanımız, aynı okuldan mezun olduğumuzdan özel iftihar ettiğimiz, Prof.Dr. Mehmet Görmez hocamız; Yine okul mezunlarımızdan Muzaffer Ceylan, Mehmet Nezir Gül hocamız gibi istisnalar hariç; “Gelenek sürüyor!” diyeceğimiz durum da yok!… Yani modern bağlamda “Akademisyen” karnemiz de iyi notlardan oluşmuyor…

Gazi ünvanını/hakkını veren mücahidin ruhu ve kültürü adına da ne durumdayız noktasında ise; müzakere-fasıl açmak lazım!…


O zaman, bir gerçek(ler)le yüzleşmeliyiz. Kuşkusuz bunu “Politik rövaşata” tekniğiyle ve “Gol atmak” şehvetiyle yapmamalıyız. Çünkü çoğu zaman “Kendi kalesine gol atmak!” durumuna düşebiliriz.

Nitekim Nezir Hocam, bütün yazılarında “Kendi kalesine gol atan adam!” durumuna düşmemek için, sürekli rakip takımın/düşüncenin ceza sahasında top koşturmayı seven biridir. Hatta çoğunlukla da tek başına topu süren/sürmek durumunda kalan bir “Fikir Oyuncu“su durumdadır.

Ancak, sevgili Nezir Hocam, başını kaldırdığında şu gerçeği görüyor: SKOR!

Yani onca top çevirmenin, sürmenin, pas atmanın ve hatta gol atmanın önemli olduğu; izleyicinin/kameranın bunları gösterdiği tabloya rağmen; başımızı kaldırdığımızda bir gerçeğimiz var: Skor Tablesındaki rakamlar ortada!… Ve biz Mağlup durumdayız.

Rakip önde ve kapatılması zor sayıda yenilmiş goller var!… Yani Gaziantep kalesinden rakiplere atılan “TOP“tan daha çok; Gaziantep kalesine girmiş toplar var.


Gaziantep‘i gezdiğimizde; Gaziantep’in insan kaynağını, yazının bağlamında, defterlediğimizde, bu skor tabelasındaki durumu çok net görmekteyiz. Dolayısıyla;

Skor Tabelası” gerçeğinde bir yol ayrımındayız:

Sahadaki Oyuncuları mı (Üniversite – Valilik – Belediye- Ticaret Odası – STK’lar…) suçlayacağız? Yani oyuncu hatta Teknik Direktör mü değiştireceğiz?

Yoksa “Oyun taktiği-stratejisi ile oyuncu uyumu açısından bir “Kulüp mantalitesi reformu” mu yapacağız?

Mehmet Nezir Gül Hocam, yazısında, bir Tekke’nin nezaketi içinde, gelen misafirlerin kalbine seslenen “Hafi zikir / Sessiz zikir” tekniği kullanıyor. Yani kalbi insicam sağlamaya çalışıyor. Veya “Şefkatli Vaiz” duruşunda cemaate nükte-menkıbe ile nazikçe mesajlar veriyor. Yani İsminden (Nezir) uzaklaşarak daha çok soyadına “Gül“e yakın düşüyor bu yazısında. Zaten çoğu yazı-duruş-tavrı da böyledir!…

Oysa Anteb’in yediği golün haddi-hesabı yok!

Hatta eğer “SKOR TABELASI” diye bakılan-görülen yer: Günü birlik yemek için inen-kalkan uçak sayısı ise; Ğalat- Meşhur olarak PR’ı yapılan “Çingene Kızı /Zeugma” arkeoloji müzesinin bilet sayısı ve döviz girdisi ise; hatta skor tabelası diye bakılan “Kentleşme karnesi” yani yerleşim yeri-Site performansı; Park sayısı gibi Peyzaj kadrajı ise… Zaten Gaziantep kendini avutarak: “Gol üstüne gol atan takım!” diye kendisi ile gurur duyuyor!…

Oysa, birinin, şu gerçeği haykırması lazım: Uçak-Çingene-Site skor tabelası da bir maçın skor tabelasıdır! Kent ligi maçının skorudur. Doğru. Ancak bi zahmet, hangi skor tabelası hangi maça ait! Artık bunu karıştırmayalım.

Maç farklı, bakılan-gösterilen skor tabelası farklı!… Yani Gaziantep içinde olduğu maç ile baktığı skor tabelası arasında uyum yok! Çünkü Gaziantep de, üzgünüm, Şehir maçı ile Kent maçının skor tabelası karışmıştır!… Çoğu zaman kamuoyuna gösterilen “Skor tabelası” aslında oynana maça ait değil!… Ortada ya illüzyon var, ya algı şaşılığı veya bilerek bir enformasyon oyunu dönüyor!…

Ayrıca “eleştiri-tavsiye-hatırlatma” fonksiyonlu yazılara-dillere karşı da otomatiğe bağlanmış politik dirençleri de hesaba katarsak; Kim hangi maçta, hangi skor, hangi oyuncu, hangi taraftar… iyice keşmekeş kılınmaktadır…


Nezir Hocam; yazısında Skor tabelasına ima yollu dikkat çekiyor ama; bana göre, okuyucuya durumu “Tatlı tatlı” anlatmaya çalışmış. Nüktemi hoş görsün ağabey…

Tatlı tatlı anlatınca Nezir hocam!; üstüne bir de senin gül suyu gibi dilin eklenince; inan! muhatap “Güllaç” sanıyor ve Ramazanda olduğu hissine kapılıp “Allah kabul etsin!…” diyor. Yani sadece skor tabelası-maç uyumsuzluğu değil bir de niyet-maksat yer değiştiriyor!..

O nedenle şerhlerimiz soyadın Gül’e değil de İsmine “Nezir“e yakın düşecek! Ki, İsmi ile Müsemma olan bir yazın olduğu fark edilsin!…


2) GAZİANTEP “ŞEHİR” Mİ “KENT” Mİ?

Bir kutu düşünün; Üstünde “Şehir” yazıyor. İçindeki parçaların ( Lego parçaları gibi düşünün ) üzerinde şunlar yazıyor: Külliye, Kitabiyye, Vakfiyye, Ananiyye ( Halk Bilimi, Gelenek-Örf), Milliye, Tekke-Zaviye, Aile… İşte bu parçaları birleştirdiğinizde, ortaya çıkana biz “Şehir” diyoruz. Şehir demek medeniyet demek!

Bir ikinci kutu daha düşünün: İçindeki parça isimleri ise şunlar: İmar, Finans, İstatistik, Sanayii, Alt-Üst yapı, Telekomünikasyon, Ulaşım, Bürokrasi… İşte bu parçaları birleştirdiğinizde ortaya çıkana da “Kent” diyoruz. Kent ise “Medeniyet” değil “Kapital dünya” demektir.

İkisi çok farklı maçlardır! Skor tabelaları da farklıdır.

Kuşkusuz şu anda dünyada iki ayrı maç olarak sürmektedir. Yani hem şehir kavgası hem kent kavgası devam etmektedir dünyada.

Dolayısıyla Üniversite- Valilik- Ticaret Odası – Belediye – STK, bu iki ayrı maçta/ligde olmak zorundadır.

Fakat bir gerçeğimiz var: Gaziantep sadece “Kent Ligi”ndeki maçlara odaklıdır. Sürekli ve sadece bu lige odaklı PR yapmaktadır. Bütün hesapları ve paylaşımları da bu lig üzeredir; Paydaşları da bu lig kapsamındadır.

Kabul edelim; Şehir Ligi alanında Gaziantep “Küme düşmek” basamaklarını aşağıya doğru ine ine; Şehir alanında “BAL LİGİ‘ne kadar düşmüştür.

Ve bazı tarihi kültürel miras örneklerinin restarosyonunu, bazı ilmi kitapların basımını “Ecdada sahip çıkıyoruz!” diye tarihin ve hayatın ağzına düştüğü “BAL LİGİ“nden bir parmak bal çalmaktan ibarettir…

İster “dost acı söyler” sayılsın; İster “Dost gül attı!” densin!…

Gaziantep “Şehir”den hem ontolojik hem sosyolojik olarak kopmuştur!


Gaziantep’e fırsat buldukça gelirim. Çocukluğum, gençliğim orda boy verdi. Gezmediğim eski-yeni mahalle bırakmam. Girip çıkmadığım müze-anıt-kale koymam!… Gaziantep kendisini Kentleşme liginde ve de birinci ligde olduğunu göstermek adına ( Gerekirse bunu dünyaya akredite-entegre etmek için Doğu Roma kültürünü makyaj-paket kurdelesi olarak kullanmakta da beis görmüyor; hatta bahis görüyor…) her şeyi Para’lıyor yani!..

Bu arada Valilik-Ticaret Odası- Belediye- Üniversite- STK ziyaretlerimizde de çok net tavır-duruş gördük ve açıkça da şunu ifade etmekten çekinmiyorlar: “Gaziantep Kent Liginde kararlıdır! Şehir konusu meraklısına, ilgilisine, vakfına, yazar-çizerine, halk bilimcisine, şehir araştırmacısına, doktora tezine havale edilmiştir!…”.

Oysa… Şehir ligi ve Kent ligi arasındaki farkı ortaya koymak çok hayatidir; Çünkü iki ayrı maçın iki ayrı skor tabelası vardır!

Dünyada bu iki ayrı ligin farkında olan ve iki ligdede şampiyonluğa oynayan ülkeler var! Bu ülkelerin çoğunda hem Şehri hem Kenti ayrı ayrı görebilmektesiniz!…

Biz de ise bir “Kentleşme akidesi” oluştu! Hatta Şehirlerin üstünden geçen Kentleşme kültürsüzlüğü daha çok revaç budlu! Tabi bir de REDDİ MİRAS politikalarının bilerek Şehri hafızadan silme çabaları da var!…

Ancak… Medeniyet diyeceksek;Şehir liginde olacağız!

Yoksa…

Bir maçı izletirken bize; onun gerçek skor tabelası yerine.. diğer maçın skor tabelasını ekrana getirmek; “Politik illüzyon“dur!… Ve bu, Antep’te isteyerek veya istem dışı, dalgınlıkla veya bir strateji gereği yapılmaktadır…


Özellikle bir Vali, Bir Belediye Başkanı, Bir Ticaret Odası başkanı hatta Üniversite Rektörü şunu diyebilir: “Benim yasal önceliğim; çıkmak zorunda olduğum maç, Şampiyon olmak durumunda kaldığım lig: Kent Ligidir!… O nedenle; İmar-Finans-Sanayii-Ulaşım-Sosyal Donatı odaklanmak durumunda olduğum asli ödevlerdir!… Bu maçların skoruna bakarım!…”. Evet, bunu diyebilir. Zaten mevcutta denilen de yapılan da budur! Son durum da bundan ibarettir!..

Hadi Kent Liginde de olmak zorundayız; kabul-makul… Asla ihmal edilmemelidir bu Lig! Peki, Şehir ligi maçlarına kim çıkacak?

Valilik, Belediye, Ticaret Odası, Üniversite Şehir Liginde olmayacaksa; Kime kalacak bu ödev!

Şehir olan Antep? Medeniyet merkezi Antep? İslam Kimlikli Antep? Medeniyet Atlasının büyük Kıtası Antep? başlıklarında; Kim top koşturacak bu aslımız-kadim geçmişimiz-değerlerimiz için?

Duyar gibiyim: “İşte.. Mehmet Nezir Gül var ya!…”, “İşte Mehmet Görmez var ya!…”. diye liste mi çıkarılacak!

Hadi diyelim sevdalısı, aşığı, delisi, dertlisi, ilgilisi geldi; Şehir için, Şehirler liginde eskisi gibi Şampiyon kalmak için top koşturmak istedi!…

Ne yapacaklar; Tarihi kültür miras adı altında restore edilmiş: han-hamam-şifahane-kütüphane-tekke-zaviye-külliye yapılarında buluşup; konferans-çalıştay mı yapacaklar? Yani kenar mahallede “Halı saha maçları “eşiğinde kalan; bu tarz formatlarla sınırlı… bir imkan-performansla mı yetinecekler!…

Cümle sert vuruşla gelebilir: Gaziantep “aklını başa almak” durumundadır!

Veya Gaziantepliler: “Aklımız/akıllılarımız başımızda!” diyerek Kent ligi ile yani mevcut durumdan memnuniyetle yetinecekler!…


3) SONUÇ ? HALEP Mİ ANTEB’E, ANTEP Mİ HALEP’E BAĞLANACAK?

Medeniyetleri şehirler kurar dedik. Osmanlı’yı hatta Türk Medeniyetini kuran şehirler vardır. Mesela; Kafiyeli olduğu için “Buhara-Bursa-Bosna” diye hat bile çizilir.

Biliyoruz ki; Türk-İslam medeniyetini kuran şehirler içinde Semerkant-Buhara-Konya-Bursa-İstanbul-Urfa-Edirne-Sarayova-Kudüs-Mekke-Medine…gibi ismini çoğaltacağımız bir çok şehir var!… Ve biri daha var listede olması gereken: HALEP!

Ki, bir zamanlar SANCAK idi Halep; Antep de bu sancağa bağlıydı. Halep şimde yok! Enkaz altında. Gaziantep ise dimdik ayakta!… Üstelik milyonu aşkın Suriyeli kardeşimiz Gaziantep’te.. Hayatta!

Şimdi Suriye’deki gelişmeler sebebiyle bir “İŞTAH” başladı: Kentleşme iştahı! Hatta Kentleşme şehveti!

Politik dil ne söylüyor bize: “HALEP’i inşa edeceğiz inşallah!…”.


Soru şu: Halep tekrar Şehir olacak mı? Yani medeniyet kuran Halep mi olacak? Külliye-Vakfiyye-Kitabiyye-Aile-Milliye-Tekke-Zaviye- Halk Bilimi konularında projeler var mı? Yoksa Halep için sadece Kent planı mı var?

Oysa.. Gaziantep‘te kaybolmuş-yitik Şehir kodları-Unsurları üzerinde çalışılsa… Bir de simetrik olarak Halep çalışılsa…

Muazzam bir HALEP-ANTEP ŞEHİR HATTI ortaya çıkacak!…

Yok eğer sadece; KENT planları varsa; zaten TOKİ-ŞİRKETLER marifetiyle ekonomi-rant skoru üzere bir “Çakma Antep: Halep!” ortaya çıkacak!…

O nedenle… net bir cümle kuralım ve şerhi sonlandıralım.

Terörsüz Türkiye” yolunda “Kürtleri” ve “İstikrar için Suriye” stratejisinde Suriyelileri Türkiye Cumhuriyeti’ne entegre etmek istiyorsanız: Kalıcı barış istiyorsanız; Türkiye’nin güney sınırı güven altında kalsın istiyorsanız: Mersin-Hakkari hattı boyunca esenlik-kardeşlik istiyorsanız… size bu sürdürülebilir skoru tek başına Kent ligi maçları vermez! Şehir ligi yoksa; bu sonuçlar da olmaz!

Çünkü Şehir, sosyolojik entegrasyonun tek ligidir/seçeneğidir!

Kent bunu sağlayamaz! Kent sadece rant elitleri var eder! Bazı Kürtleri, Bazı Arapları ve bazı Türkleri zengin eder!…


Dolayısıyla!…

Mehmet Nezir Gül Hocamın “Gaziantep Ekelani (Yemekçiler diyelim/Gastronomi) tarikatının merkezi mi oldu?” yazısında;

Antep mutfağını överken; bir de Antep’in tarihindeki ilim-irfan mutfağı da olduğunu; bu mutfaktan adalet, ilim, ahlak, irfan, İNSANİYET servis edildiğini söylüyor. Tekrar ilim-irfan-insaniyet sohbetlerinin olduğu yapı taşlarının tekrar ihya edilebileceğini hatırlatıyor.

Yani sevgili Nezir hocam, “Şehir de var! Şehrengizden bir çiçek: İlim de var!“diye; bizim şerhte uzun uzun anlattığımız Şehir’e odaklanma çağrısı yapıyor.

Nezir hocam, en azından “Şehir Liginde de olalım! Bal liginden yavaş yavaş tekrar birinci-şampiyonlar ligine doğru koşalım!…” demeye de getiriyor. Tabi kendi usul ve üslubunca; nazikçe, latifeli, nüktedan ve şefkatli…

Dedik ya; topu göğsünde yumuşatıp; ayağına sakince alıp; pası atacağı kişiyi görmek için asaletçe başını kaldırıp etrafına bakınıyor!… Topun üstü de bu arada Gül desenli!…


( Biraz betimleme yapalım: Doğrusu… bonservisli olup olmadığım, sahada oyuncu olup olmadığıma bakmadan…. Ne de olsa çocukluğum, gençliğim Gaziantep‘te yaşandı… Az çok hakkım var yani..

Topa daldım/kendimi sahada buldum! Pası aldım. Rakip kaleye doğru sürdüm ve “Şerh vuruşu!” ile rakip kaleye sokmaya çabaladım!…

Kim bilir… Kendi kaleme gol da atmış da olabilirim heyecandan!… Veya kendim çalıp-kendim oynamak durumu da olabilir bu şerhle… Fakat her Gaziantep‘e geldiğimde yüz tane dert sıralar “Bu100denGaziantep!” derim… Antep’teki yitik Şehri arar; ondan kalana yüzümü sürer; içlenirim… Ben de Gül hocam gibi: Mümkün! diyenlerdenim…)


Bu arada “Şerh yazıdan uzun olmuş!…” denebilir. Geleneğe baktım; Zaten şerhler, şerhi yapılan yazıdan çok daha uzun oluyormuş….Hatta yazı başında söylediğimiz gibi; Yazı bahane edilip Şarih kendi bildiğini okurmuş!… …. Sevgili Mehmet Nezir Gül Ağabeyim! Yazından bana kalan, akıl bahçeme diktiğin gül şu oldu: Ekelani Tarikatı ile Şehir için mücadele eden Ekaliyet Tarikatı arasındaki içtihad farkı ve mücadele sürüyor!

0
be_en
Beğen
0
k_zg_n
Kızgın
0
a_k
Aşk
0
g_lme
Gülme
GAZİANTEP “KİMLİK” ARAYIŞINDA MI? ŞEHİR Mİ, KENT Mİ?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Analiz Vakti ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.