BOSNA’NIN HAMAS’I VAR MIYDI? – BİLGE DİRENİŞÇİ ALİYA’NIN GAZZE İÇİN BARIŞ PLANI –
Bugün Aliya‘nın vefat yıldönümü. Aliya‘nın hayatı son yüzyıldaki İslam dünyasının düşünce-eylem hayatının özeti. Aliya‘nın mücadelesi İslam dünyasının aradığı yol haritasının adeta navigasyonu. Aliya hakkında buluşmak demek; iki yakamızın bir araya gelmesi demek!…
Yıllar önce; Haber Ajanda ve Kültür Ajanda Dergisi ailesi olarak; “Derin Bosna” raporu için Bosna-Hersek‘te raporun “gerçekçi ve yol gösterici” olması için nerede olmamız, kimlerle görüşmemiz gerekiyorsa hepsini uygulama imkanı bulduk.
“Derin Bosna / Derin Yara ; Konuşan Bosna – Sessizleşen Dünya” başlığıyla ana dosyayı yazdığımda; bir şeye tanık oldum: Dünyanın gerçek niyeti ve yüzü soykırım karşısındaki duruşta deşifre olur.
Aliya‘nın “Ve her şey bittiğinde, hatırlayacağımız: Düşmanlarımızın sözleri değil; dostlarımızın sessizliğidir!…” sözü; aslında soykırım karşısındaki insanlığın vicdanının çığlığıdır!…
Gelin Aliya‘nın aslında bir “Gazzeli” olduğu gerçeğinin ve de Avrupa‘nın ısrarla “Aliya Doğulu değil; gerçek bir Avrupalı entelektüeldir!” sözündeki büyük oyunu/tezgahı deşifre edelim.
İşte Aliya‘nın çok az bilinen/konuşulan “Gazzeli olmak” hikayesi!
1) GAZZE’DE İTTİHAT TERAKKİ VE İHVAN-I MÜSLİMİN SAVAŞI
Osmanlı dağılırken/dağıtılırken; Osmanlı coğrafyasında iki büyük hareket/örgütlenme/direnç lobisi oluşur/oluşturulur: Balkan-Anadolu (Türkiye) merkezli İttihat Terakki Cemiyeti ve Mısır merkezli İhvan-ı Müslimin Hareketi
Osmanlı coğrafyasında Cumhuriyet öncesi ve sonrası İttihat Terakki ve İhvan-ı Müslimin oluşumların anlaşılmadan/çözümlenmeden günümüze nasıl gelindiği ve gelecekte nelerin yaşanabileceği gerçekçi öngörülemez. Hatta bugün ne “Terörsüz Türkiye” ne “Gazze Soykırımı” konularında ne yapmamız gerektiği netleştirilemez….
İttihat Terakki “Batı” dünyasında yer almanın/kalmanın Anadolu’daki ( Zamanla TRUVA ATI işlevinde bir örgütlenme olduğu anlaşıldı…) taraftarı iken; İhvan-ı Müslimin ise “Doğu” dünyasında yaşamanın/tutunmanın “Cins (Fikrin) Arap Atı” hedefine DOĞRU koşturmaktaydı.
Hat-ta; Tanınacak olan Filistin Devleti’nin yönetiminde yer alacak zihniyetin Batı dünyası açısından İttihat Terakki gibi TRUVA ATI oldurulacağı; Gazze halkının zaten başından beri İhvan-ı Müslimin hareketi çizgisinde “Cin (Fikrin) Arap Atı” kalmakta ısrar ettiği için soykırıma uğradığını; hatırlatmak isterim!… İlk ara başlığımda “Gazze’de İhvan-ı Müslimim ve İttihat Terakki Savaşı” spotunun kullanılması bu tespit(im) üzeredir.
Fakat yazımızın odağı İttihat Terakki – İhvan-ı Müslimin karşılaştırmasına kaysın istemiyorum; Çünkü subjektif görüş alanı kalacaktır ve onlarca yazı gerektirir. Biz bu yazımızda Aliya‘ya odaklıyız. Aliya‘nın hayatında İttihat Terakki ve İhvan-ı Müslimin çizgisinin/seçeneklerin ne kadar yer aldığı, Aliya‘nın bu iki ana “Ortadoğu için Çıkış” akımının neresinde konuşlandığını ve Gazze/Filistin ile ilişkisini merkeze almak istiyoruz.
Bir sefer Aliya‘nın hayatında, Doğumu, İttihat Terakki’nin Balkanlar’daki senaryolarının sonuç alınmış kısımları içinde gerçekleşmiş; Vefatı ise İhvan-ı Müslimin’in Bosna savaşındaki etki-katkı ikliminde olmuştur.
Fakat Aliya; İhvan-ı Müslimin hareketinin Bosna öncüsü/ Lideri Salih Behmen‘den İslam‘ı öğrendiğini ve ona çok büyük saygısı olduğunu belirtse de; Özellikle cezaevi hayatı sonrası ne İhvan-ı Müslimin adına-temsilcisi-fikri tebliğicisi oldu Aliya; Ne de İttihat Terakki’nin Batıcılıkla sonuçlanan ( Ant-i Emperyalist olmaktan çok Anti Osmanlıcı olmayı tercih etmiştir; Ve o nedenle TRUVA ATI benzetmesi yapıyorum…) Balkanlar’daki çizgisi-politikası ile ömrünün kesişmesine izin vermiştir.
Yani Aliya gerek Bosna gerek Filistin/Gazze‘de yüzyıldır süren İhvan-ı Müslimin ve İttihat Terakki çizgilerinin-zihniyetinin mücadele kronolojisinde yer almadı. Aliya üçüncü bir yol seçti kendine: “Doğu Batı arasında İslam“.
Aliya birinci ve ikinci dünya savaşı galiplerinin en büyük savaş stratejisinin “Soykırım” olduğunu tüm dünyaya anlatmaya çalıştı, Fakat sonuç alamadı. Hatta her fırsatta Türkiye‘ye geldi; bir ara Cumhurbaşkanı Demirel‘e “İki dünya savaşı galiplerinin yani ABD-İNGİLTERE-AB ülkelerin bir soykırım hazırlığında olduğunu ve bunu Sırpların eliyle ( Unutmayalım! Sırbistan küresel güçler için Balkanlar’daki Müslümanları için İsrail gibi etkinleştirilir!…”.) gerçekleşeceğini anlattı. Ne dedi Demirel “Aliya… Aliya!… Seni anlıyorum: Ancak! Medeniyetin kurucu aklı, beşiği Avrupa‘nın soykırım yapması veya göz yumması ihtimal dışıdır! Rahat Ol…” dedi. Fakat yanıldı!… Soykırım oldu. Demirel daha sonra el altından elinden geleni yapsa da; geç kalmıştı!… Sonuçta “Sessiz Dostlar” defteri açılmıştı.
Aliya Yugoslavya kurulurken de; dağılırken de; hep iki ayrı adresten/zihniyetten teklifler aldı: İttihat Terakki zihniyeti ( İsmi kullanılmasa da artık zihniyetini sahiplenen adresler oldu: CHP gibi… ) ısrarla Aliya‘ya “Batılı ol ki Batı’da kal!…” telkini yaparken;
İhvan-ı Müslimin örgütü milisler de Aliya‘nın yanında ve hatta bir zaman komutasında savaşırken; Aliya‘ya bildik “Ortadoğu Cihadcılığı“nı telkin ettiler. Fakat Aliya “Ne Batı Ne Doğu! İslam!” çizgisinde ısrar etti. Oysa İhvan zaten İslam bayrağını taşıdığını söylüyor; İttihat Terakki de “İslam terakkiye mani değilse; mani olmayacak şekle sokulmalı! Reform yapıla biliyorsa olsun; Değilse terk edilsin!” ikircikli politikası uyguluyordu.
( Hadi ara bir hatırlatma daha: CHP‘nin önce Milli Görüş hakkında ardından kesintisiz 23 yıl iktidarda olan AK Parti‘ye karşı kullandığı bir cümlesi var: “CHP İttihat Terakki çizgisindedir! Milli Görüş ve onun uzantısı Erdoğan İhvan-ı Müslimincidir!…”.
Hatırladık değil mi? Ötesi; ne diyordu Özgür Özel “Erdoğan’ı devireceğiz! İktidara geleceğiz! Tarih “Jöntürkler ikinci kez iktidarda! yazacak!…”.
Demek ki neymiş; Osmanlı coğrafyasının her yerinde Balkan-Anadolu-Filistin- Mısır…dahil; İttihat Terakki ile İhvan-ı Müslimin etiketli zihniyetler mücadelesi veya küresel güçlerin planlı karşıtlanmaları hala sıcak ve güncel!… Aynı isimle veya içerikle-çizgisi ile mücadele sürdürülüyor.)
Nitekim… Bir de bu bağlamda bakalım: Yaser Arafat/FKÖ/El-Fetih manifestoları ve Batı dünyasıyla ilişki kodlarını çıkarın; Bir de Hamas‘ın kuruluş manifestosu ve onlarca yıllık mücadelesinin kodlarını çıkarın; bakın bakalım, hangisi İttihat Terakki sözlüğü hangisi İhvan-ı Müslimin sözlüğü üzere…
İşte Aliya; son yüzyıldaki bu iki ayrı ana akımın İslam‘a bakışına, Doğu ve Batı algısına ve karşıtlanmış mücadele cephelerine hayatı boyunca mesafeli-tedbirli-analizci kaldı!
Kuşkusuz “Müslüman” olarak her zaman Müslüman dünyadaki akımlara hüsnüzann besledi; uygun gördüğü kadar destekledi;
Ancak Aliya‘ya göre Batı dünyasının gerçek yüzü; içindeki canavarı “Soykırımcılık” idi. Ve yine Aliya‘ya göre Soykırımcılık karşısında Cihad şarttı; ancak sürdürülebilir kalıcı çözüm değildi!… Aliya‘ya göre çözüm İslam‘da idi, Ancak doğru anlaşılmış-yorumlanmış İslam fikriyatında ve aksiyonundaydı….
2) YAHUDİLER ALMANYA’DAKİ SOYKIRIMIN ÖCÜNÜ, NEDEN ALMANLAR’DAN ALMADILAR DA TÜRKLERDEN-MÜSLÜMANLARDAN ALIYOR!
Yahudilerin modern zamanlardaki tarihine ( son iki yüzyıla bakın) bakın; Onlara kim zulmetmiş, sürmüş, aşağılamış ise (Almanlar, İspanyollar ve hatta İngilizler dahil…) nedense onlara karşı kin-nefret-komplo-soykırım yerine; varsa yoksa bütün komploları Türklere ve tabi Araplara! Neden?
İki nedeni var:
Birincisi; Yahudiler kendi soylarından birinin ( vahiy alan, mucize gösteren ve krallık getiren ) “Kurtarıcı” olarak geleceğine ve tüm dünyaya hükmedeceğine “İman-Akide” olarak sahiptiler.
O bekledikleri “Kurtarıcı” hiç gelmedi! Aksine; Hz. İbrahim‘in soyundan gelen iki kişi (Hz. İsa ve Hz. Muhammed) de onlara hizmet etmedi!… Hristiyanlar da Müslümanlar da Kudüs‘e onlarca savaş açtı ve Yahudileri genelde sürdü!… Özellikle Hz.İsmail soyundan gelse de Hz.Muhammed‘i “Arap” bildikleri için; kinleri Arap-Müslümanlara daha çok.
Zaten Yahudilerin ana propagandası nedir: “Bizi Üçüncü Sürgüne Arap Müslümanlar göndermek istiyor! Çünkü üçüncü sürgünümüzün kendi elleriyle olacağına inanıyor Müslümanlar!…”.
Sahi buna inanan Müslümanlar (mı) var?!
İkincisi; Kurtarıcı geciktikçe; Yahudilerin arasında bir akım-ekol çıktı ve dedi ki: “Vahy alan-mucize gösteren ve bize krallık getirecek lider vasfında kurtarıcımız gelmiyor; Beklemeyelim! Biz kendimiz örgütlenip; Krallığımızı kuralım!…”.
İşte bu akıma “Siyonistler” deniyor. Nitekim 1948’de bu emellerine Siyonistler ulaştılar!… Osmanlı’dan destek alamadıkları için; İngilizler sayesinde bu sonuca ulaştıkları için; Siyonistler’de derin bir Osmanlı düşmanlığı da vardır!…
( Hatırlayalım: Netanyahu‘nun her fırsatta Erdoğan için “Neo Osmanlıcı” demesi bu arka plandan kaynaklanıyor!… Tabi Netanyahu Erdoğan‘ın ayrıca İhvancı olduğunu da eklemeyi unutmuyor!)
Aliya‘ya göre “Soykırım“ın nedeni “Din” değil! di.. Aliya‘ya göre “Soykırım“ın iki kanadı var: “Sömürgecilik” ve “Tarihi Rövanşizm“. ve tabi Aliya‘ya göre bu iki kanadın sahibi olan kuş: BATI‘dır…
Aliya‘ya göre Müslüman coğrafyadaki geri kalmışlığın ve sömürge kalmasının iki ana nedeni var: “Eylemsizlik” ve “İyi/Estetik” yoksunluğudur…
Yahudiler Almanya‘da Hitler‘in kendisine yaptıkları zulmü gerekçe gösterip; kendi yaptıkları her türlü zulmü ve soykırımı “Kendimizin savunuyoruz; bize tekrar soykırım yapacaklara karşı tedbir alıyoruz!…” diye şeytanca-münafıkça-alçakla bir kurgu komplosu uyguluyorlar.
O nedenle Aliya Filistin-Kudüs davasında bir şeye dikkat çeker: Bir yerde soykırım varsa; kesinlikle arkasında azmettirici olan BATI‘dır ( Kastettiği şudur: Galibiyet ideolojisinin kendisinde gördüğü haktır Soykırım! anlamındadır…).
Dolayısıyla Gazze soykırımı tüm soykırımlarda olduğu gibi “Sömürgecilik” ve “Tarihi rövanşizm” ürünüdür.
3) İSPANYA YAHUDİLERİ ( SEFARATLAR) MI YOKSA DOĞU AVRUPA YAHUDİLERİ ( AŞKENAZLAR) MI SİYONİSTTİR?
Dünyaya dağılmış Yahudilerin iki ana-aort damarı var: İspanya tarafından sürülen ve Osmanlı’nın sahip çıktığı Sefarad Yahudileri. Bir de Doğu Avrupa’daki Aşkenaz Yahudileri. Peki hangisi Siyonist! Veya ikisinde de “Siyonist” var mı?
Hatırlayalım: Siyonist demek: Yahudilerin temel akidesi olan “Vahy-Mucize-Lider sahibi Kurtarıcı gelecek!…” akidesinin sonucu beklemeden; Biz kendimiz örgütlenelim ve Krallığımızı kuralım! diyen Yahudilik içinde bir İzm-Ekol’dür…
Nitekim; Siyonist olmadığını söyleyen Yahudilere rastlarız; Hatta İsrail devletinin kurulmasının temel akidelerine aykırı olduğunu söyleyen “Marjinalleşmiş Yahudi” meşrepleri bile bulursunuz. Bu nedenle Netanyahu hükümeti aleyhine konuşturmak için adam arıyorsanız bu Yahudileri bulup konuşturabilirsiniz…
( Hatırlatayım: Türkiye‘deki Sefarad Yahudilerinin sözcülerinden biri Gazze soykırımı hakkında bakın ne diyor: “Türkiye’deki Müslümanlar Suudi Arabistan’a nasıl bakıyorsa, bizim de İsrail devletine bakışımız böyledir!… Ayrıca biz “Siyonist” değil “Atatürkçüyüz!….”). Yahudi takiyyeciliğinin izi iyi sürülmeli!
Abdülhamit zamanında İspanya elçileri gelip “Siyonist Yahudiler Sefarad Yahudileri içinde çoktur! Dikkat!…” demiş; Abdülhamit ikna olmamıştır. Taki; Selanik, İstanbul ve İzmir‘e yerleştirilmiş (İspanya sürgününden kaçanlardır…) Sefarad Yahudisi olan Sebatay Sevi‘nin kendisini önce “Kral” ilan edip Siyonist havası vermesi; ardından baktı olmuyor; taraftarlarına mucize gösterdiğini, vahiy aldığını ileri sürerek beklenen “Kurtarıcı” olduğuna on binleri ikna edip Osmanlı‘nın başına bela olması durumuna kadar… Ardından “Müslüman” olduğunu söyleyip; taraftarları arasında hayal kırıklığı ve gizli örgüt eylemlerini sürdürene kadar…
Aliya hayatında Sefarad Yahudilerine yönelik tanıklığı pek yoktur. Onun hayatında tanık olduğu Yahudiler Hitler‘in soykırım uyguladığı Aşkenaz Yahudileridir.
Çünkü Hitler‘e göre “Gerçek siyonistler; Aşkenaz Yahudileridir!…”. Doğu Avrupa’daki Yahudiler Hitler‘e “Bizde mucid, felsefeci, eğitimci, bilimci çok!… Bizim işimiz olmaz Siyonizm‘le!” deseler de; Hitler‘in derdi üzüm yemek değildi.
Nitekim bilimci, Filimci, Sanatçı, Mucid, Felsefeci, Eğitimci ve iktisatçı ne kadar Yahudi varsa hepsi Amerika‘ya göç etti. Ve Amerika‘nın bu alanlardaki beyni-sermayesi oldu. Zaten bugün ABD‘yi yöneten o güçlü Yahudiler ve lobileri işte bu göç eden Aşkenaz Yahudilerdir.
Aliya hayatında çok az Yahudi ve meseleleri ile karşılaştı. Ancak Yahudilere soykırım uygulayan Alman istihbaratının ve Katolik Hristiyanlığın bütün tezgahlarına tanık oldu. Yani Aliya‘nın zihin dünyasında “SOYKIRIM ANATOMİSİ” bağlamındaki Yahudi tecrübesi Sefaratlar değil Aşkenaz Yahudileridir.
Aliya Tito zamanında bir şeyi fark etti: Ortadoğu‘daki “Büyük İsrail” hedef ve Politikaları ile Balkanlar’daki “Büyük Sırbistan” hedefi ve politikası arasında paralellik vardı. Yöntemleri de aynıydı: İşgal ve Soykırım!
O nedenle Aliya İslam dünyasını ziyaret edip: “Bosna yakında Soykırım bölgesi ( Gazze ) olacak!…” diye uyardı. Kuşkusuz Aliya kelime olarak “Gazze” demedi; Ancak soykırımın kapıda olduğunu söyledi ve silah ve silahçı-milis örgütlenmesine ihtiyacı olduğunu söyledi. Aliya‘nın tarif ettiği direniş örgütünün bütün kodları birebir HAMAS örgüt şemasıydı. Tünel dahil!…
Zaten Bosna‘ya Müslüman coğrafyadan Müslümanlar savaşa gitmeseler de; Hatta HAMAS gibi direnmişlerdi. Bugün asla Boşnak Müslümanlar orada kalamazlardı…
5) ALİYA BÜYÜK LİDER MUVAHHİD MÜMİNDİ!
Merhum Aliya‘nın vefat yıl dönümü vesilesiyle; onu hem rahmetle analım istedim; hem de üzerinde konucağımız onlarca yönünden biri olan; “Soykırım yaşamış halkın lideri!” olarak; Soykırım analizlerine ve doğum-ölüm kronolojisinde iklim olarak içinde bulunduğu İttihat Terakki ve İhvan-ı Müslimin denkleminde neden kalmayıp; Üçüncü-Yeni bir yol tuttuğunun gerekçelerini paylaşmaya çalışmak istedim.
Kuşkusuz: Son yüzyılda; Balkanlar’dan Anadolu’ya İttihat Terakki ile Mısır‘dan Balkanlar’a uzanan İhvan-ı Müslimin hareketinin hem yön hem zihniyet hem de yöntem farklarının yüzyıldır karşıtlanmış sosyoloji ve siyaset içindeki durumuna değindik;
Çünkü Hamas bir İhvan-ı Müslimin hareketinin Gazze‘de örgütlenmesiydi. Hem de Yaser Arafat sadece bağımsız Filistin peşinde değil aynı zamanda Filistin için öngördüğü yol haritası, İttihat Terakki‘nin Anadolu için öngördüğü yol haritasına benziyordu: Özgür (!) ve Batıcı (!)!…
Son cümlemiz: İttihat ve Terakki deşifre edilmeden; İhvan-ı Müslimin analiz edilmeden; Cumhuriyet öncesi ve sonrası Türkiye‘nin nasıl bir coğrafyada olduğu anlaşılamaz!…
CHP‘nin Cumhuriyetin ilanından bu yana kendisini İttihat Terakki çizgisinde görüp neden İslam/dindarlık hassasiyetinde olan-kalan tüm Milli Görüş-Ak Parti iktidar dönemini ısrarla Batı dünyasına “Bunlar İhvancı!” diye neden ispiyonladığı anlaşılamaz!
Kuşkusuz ve Oysa; mesele: Ne İttihat Terakki ne de İhvan-ı Müslimin hareketidir. Çünkü sonuçta ikisi de örgüttür; Devlet değil!…
Zaten… Gazze soykırımızı örgütler yapmıyor; Devletler yapıyor!
O zaman şu cümle gerçekçi bir cümledir: Devletler hem İttihat Terakki hem İhvan-ı Müslimin Hareketini kendi emelleri-hedefleri için ya kullanıyor veya bahane edip; ihaleyi örgütlere çıkarıyorlar!
Aliya ise bize hangi uyarıyı yaparak aramızdan ayrıldı: Soykırım bir “Din” savaşı değil! Bir “Sömürge” ve “Tarihi Rövanşizm” sonucudur. Ve Aliya son nefesini vermeden CB Erdoğan‘a ne vasiyet etti: “Bosna önce Rabbime sonra sana Emanet!…”.
Peki ya Gazze! Gazze‘nin Aliya‘sı kimdi ve son nefesinde kimin kulağına eğilip “Gazze önce Rabbime sonra sana emanet!…” dedi.
Bu arada: Sırplar Srebrenitsa’da soykırım yaptıklarında; Sarayova’yı kuşattıklarında; Bosna’nın HAMAS’ı olmasaydı; Bugün Dayton olur muydu?
Diyeceksiniz ki; Dayton bir Barış değil; Bir Ateşkes anlaşması! ve her an savaş çıkabilir!… Doğru!
O zaman şunu fark edelim: Filistin için de bir “Dayton” hazırlığı var demektir!..
Sahi Dayton anlaşması nasıl bir anlaşma ?!
Bir ara bunu da müzakere edelim.
Rabbim Aliya ile bizi Cennette buluştursun! Orada tüm şehid ve gaziler adına gözlerinden öpelim ve “Allah’u Ekber!” diyelim beraber ve gülümseyerek ayrılırken “Allah Emanet!” diyelim.