1. Haberler
  2. Haber Vakti
  3. BİREY Mİ? DEVLET Mİ? SAVAŞININ ADASI: KIBRIS?

BİREY Mİ? DEVLET Mİ? SAVAŞININ ADASI: KIBRIS?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

– Türkiye’yi İşgalci Gören Kıbrıs’taki Türklerin Anatomisi – – Erdoğan Türkiye’yi Ortadoğu-Asya Ülkesi mi Yaptı? –


Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana, başına bir dert gelsin istemeyenler de başına talih kuşu konsun isteyenler de tedbiren şu ön cümle ile başlarlar konuşmaya: ” Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzü Batı’ya dönüktür; Türkiye “Batı” dünyasının bir parçasıdır. Batılılaşmak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ideolojisidir. Çünkü medeniyet de demokrasi de gelişmişlik de Batı’dadır!… Türkiye Asya-Ortadoğu ülkesi değildir; Olmayacaktır!…”.

Fakat bu “Yöneliş akidesi” ve “Angajman rotasında” bir türlü çözülmemiş bir nizalaşma-kapışma-cepheleşme var: daha doğrusu bir uyumsuzluk var: Birey mi yoksa devlet mi önce Batılılaşacak!…

Türk siyaseti “Birey de Devlet de eş güdümlü Batılılaşsın!…” dese de ;her yolu denese de; bunu başaramamıştır! Hatta bir tespitte bulunalım: Bireylerin Batıcı/Batılılaşma hızı ve entegre olma performansı devletten çok önde seyretmiştir. Yani sayısız birey çoktan Batıcı/Batılılaşma programını bitirmiş ve kendini batı dünyasının bireyi yapmıştır.

Belki şöyle bir cümle de kurabiliriz: Bireylerin batılılaşması/batıcı yapılması devlete kıyasla daha erken tamamlanmaktadır.

İşte bu “Birey ve Devletin Batılılaşması” konusundaki gerginliğin hem geriden gelen hem de biraz performansı düşük/profili de düşük örneği Kuzey Kıbrıs’ta yaşanmaktadır!…

Siyaseten, bu pazar seçime gidecek olan Kuzey Kıbrıs halkının ” İki devletli çözüm mü? Federasyon mu?” diye karar vereceği anons edilse de; gerçek de yaşanan “Birey mi önce Batılı olsun; Yoksa Devlet mi?” kamplaşmasının boyutu ortaya çıkacak.

Gelin Türkiye Cumhuriyeti’nde 100 yıldır sonuçlanmayan; Kuzey Kıbrıs’ta da son yıllarda daha da artan bu gerilimin yani Birey ve Devlet arasındaki Batılılaşma yarışındaki nizalaşmanın hem büyük fotoğrafını hem arka planını deşifre edelim.


1) BATILILAŞMIŞ BİREYLER NEDEN TÜRK DEVLETİNİ “AŞAĞI”LAR!

Bütün kuşaklar şuna tanık olmuştur: Cumhuriyetin kuruluşundan önce de sonra da “Ben Batılılaştım! Batı dünyasının bireyi oldum hatta çifte vatandaşı oldum!… Devlet ve halkımın çoğu hala geride kaldı! Bıktım beklemekten!…” diyen Bireyler/Batıcı tipler görürsünüz.

Özellikle Aydın, Sanatçı, İş İnsanı çevresinden çok rastlayacağınız bu tiplerin mutlaka ömürlerinde bir-bir kaç defa bir Batı ülkesine gidip/veya davet edilip, Devletini ve halkını şikayet eden; özür dileyen; kendisi gibi devletin de halkın da batılılaşması için mücadele edeceğinin sözünü verenler olur.

Hatta hızını alamayıp konuşmasında ülkesine demokrasi ,insan hakları gelsin; LGBT başta olmak üzere bir çok alanda deneyimlemeler olsun diye gözü yaşlı konuşanlar çıkar. Kopan alkışlar arasında histerik bir tatmine ulaşırlar.

Tabi bir de “Ay.. çok uğraştım; öz veride bulundum; olmuyor! Olmuyor! Ne devletimi ne halkıma mesafe aldıramadım! yoruldum! Türkiye’den ayrılıyorum! kalan ömrümü Batı’da tamamlayacağım!” diyenleri de görürsünüz…


Mesela, herkes CHP’nin tarihi boyunca Batı ülkelerine gidip benzer şikayetlerde bulunmasına; devletin ve halkın batılılaşma konusunda geride kalması sebebinin CHP’nin elli yılı aşkındır iktidar olamayışdan kaynaklandığını ileri sürmesine ve hatta mevcut iktidarların devrilmesi için moral desteğe ihtiyacı olduğunu açıktan dillendirmesine şaşırıyor!…

Oysa zaten devlet ve halktan önce kendisini batılılaştırdığına inanan neredeyse Bireylerin ezici çoğunluğu zaten CHP’lidir!… Dolayısıyla kendi partisinin de tüzel kişilik olarak benzer tutum içinde olmasını istiyor/bekliyor…

CHP ve CHP zihniyetindeki Bireylerin en tumturaklı tespitleri de hep şu olur: “CHP dışındaki bütün iktidarlar Türkiye’yi Ortadoğu ve Asya ülkesi yapar!…”.

Tabi Batıcı olan bu bireylerin hepsinin bir de tekelleştirdikleri bir rozetleri vardır: Atatürkçü biziz!…

Kastedilen şudur: Atatürk, bireylerin, toplamda halkın ve tabi devletin bir an önce batılılaşmasını istedi!… Ancak bu rotadan sapan özellikle “Sağ” partiler yüzünden ülke Ortadoğu-Asya ülkesi sınıfında kaldı!…

Tabi CHP zihniyetinde bir de paradoks-ironik bir durum hiç eksik olmadı: “Atatürk anti emperyalistti! Devrimleri yerli-milli markalar üretmeye odaklı “Made in Türkiye” vizyonuna sahipti!…dendiği için; böyle de bilindiği için; hem anti-emperyalist kalmanın hem de Batılılaşmanın formülünü bir türlü bulamadı CHP!

CHP hem anti emperyalist olma hem “”Made in Türkiye” üretiminde olmak konusunda bir türlü Atatürkçü olamadı, fakat CHP zihniyeti, devletini ve halkını batılılaşma konusunda özellikle yaşam tarzını kopyalamada sürekli “aşağıda kaldı!” diye “aşağı’lamaktan” da vazgeçmedi!…

İşte bu paradoks aynı ile Kuzey Kıbrıs’ta yaşanıyor…

Ve “Biz Türkiye’den de önce Batılılaştık!…” diyen Kuzey Kıbrıs’taki bireyler ve örgütlü yapılar, Türkiye’nin Kıbrıs çıkarmasını ” Kuzey Kıbrıs’ın Batılılaşmasını geciktiren müdahale” diye tavsif edip, eleştirip bir an önce Türkiye’nin askeri ile geri çekilmesini istiyorlar!…

Hatırlayalım. Seçime yakın, yani geçen aylarda, “Kuzey Kıbrıs Laiktir; Laik kalacak!…” diye protesto yürüyüşleri yapıldı ve Kuzey Kıbrıs’ta “Başörtülü eğitim yapılmaz!…” diye; bizdeki CHP tarafından onlarca yıl sürdürülen kampanyayı / 28 Şubat sürecindeki zihniyetin çakmasını tekniğiyle uyguladılar.

Şimdi pazar günü seçime gidiliyor. Mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın verdiği seçim röportajlarında iki şey eş güdümlü anlatılıyor: ” İki devletli çözüm esastır; Kıbrıs Laiktir ve Batılılaşma yolunda hızını artıracaktır!…”.

Peki gerçek ne?


2) Kuzey Kıbrıs Halkı “Ne Yardan ne Serden” Vazgeçiyor!

Güney Kıbrıs’ın AB’ye alınması, Kuzey Kıbrıs halkının inanılmaz asabını bozdu. Ancak bozulan asabının acısını Türkiye’den çıkarıyorlar… Çünkü Türkiye “İki devletli çözüm!” dedikçe;

Güney Kıbrıs tarafı şu propagandayla sesleniyor Kuzey Kıbrıs halkına: “Hey!… Batının parçası olmak isteyen bireyler, örgütler… Gemi kalktı! Siz limanda kaldınız! Oysa “Tek Kıbrıs” deseydiniz ;”Ben Kıbrıslıyım!” diyerek bize katılsaydınız; İki devlet diye tutturmasaydınız; AB’nin nimetlerinden acayip faydalanacaktınız; hayatınıza konfor gelecekti!…”.

İşte bu propagandadan etkilenen ve hatta zaten böyle düşünen hatırı sayılır Kuzey Kıbrıs’taki halkın bir kesimi Ersin Tatar’a ateş püskürüyor. Bir de kendilerine çok kullanışlı olduğunu düşündükleri bir türetilmiş bahane de bulmuşlar. Bahane şu ( Ersin Tatar da bundan şikayetçi ): ” Erdoğan Türkiye’yi bir Ortadoğu-Asya ülkesi yaptı! Ersin Tatar sen de onun peşine takıldın!… Bizi batıllaşma ve onun nimetlerinden uzaklaştırdın!…”.


3) ERDOĞAN’IN “BATILILAŞMA” KARNESİ NE DURUMDA? KIBRIS DERSİNDEKİ NOTU NE?

Önce elma ile armut karışmasın. Bireylerin batılışmadan beklentisi: Konfor-Standart sahibi olmak ve Dünyadaki gelişmişliğin nimetlerine ulaşmaktır. Fakat Devletlerin ise iki önemli arayışı vardır: “Bağımsızlığı kaybetmeden sistem sahibi olmak” ve “Rekabette sürdürülebilir yeterlilik-millik içinde kalmak””.

Dolayısıyla Bireylerin batılılaşma kodları ve de takvimi ile; Devletin farklı olacaktır. Enlem-Boylam-Coğrafya farkı gibi; saat dakikası ile aynı bile olsa, birinde gece ötekinde gündüz olabilir!…

CHP kendi dışındaki bütün iktidarları ” Biz yoksak… Türkiye’yi Ortadoğu ve Asya ülkesi yapacak mevcut iktidar!” diye suçlamış, aşağılamış, şikayet etmiş ve gerekirse Batının bizzat askeri seçenek dahil ( NATO müdahalesi… gibi) müdahalesini talep etmiştir. Hatta anti emperyalist olmak ve Made in Türkiye çabasını gerekirse bu yolda yemiştir!…

Tabi bir de CHP’nin kendi seçmenini ( özellikle Batıcı seçmenini) tatmin etmek için mevcut iktidarı ve seçmenini aşağılama matineleri de ayrıca düzenlenmiştir…


AK Parti’nin iktidara gelir gelmez, uzun yıllara sari “AB Üyeliği” performansı; CHP ve seçmenini afallatmış hatta her fırsatta “Tayyip Takiyye Yapıyor!” dedikçe, Başbakan sıfatıyla adeta AB üyeliğine kamikaze dalışı cinsinden Erdoğan tarafından sayısız hamle yapılıyordu. Öyle ki AB bile ” Ne oluyoruz!… Az daha zorlasa bize girecek!…” diye bir sürü tedbir peşine düştü; sonuç alamayınca da; özellikle Fransa öncülüğünde “Olmaz!.. Özel Statü verelim!…” denilerek B planı işletildi….

CHP AK Parti’ye “Ortadoğu-Asya” yakıştırması yaptıkça; AK Parti ne kadar Batı(lılaşma)ya hazır olduğuna dair sosyolojik durumlar örgütledi… Hatta CHP eliti gibi yaşayan, bir elit sosyal tabaka bile üretti AK Parti. CHP ve seçmeni afallama üstüne afallama içinde boğulup kaldı; nutku tutuldu!…

Hatta CHP ve seçmeni karşılarında gördükleri bu “Örtülü Batılılaşma” karşısında öyle bir akıl tutulmasına düştü ki; bu sefer bu elit tabakaya “Bunlar İslama zarar veren; dindarlığı bozan; Şımarık kesim!…” diyerek işin içinden çıkmaya çalıştı…

Yani kesintisiz 23 yıl iktidarda kalan AK Parti ve seçmenine “Ortadoğu ve Asya” yaftası vuracak malzeme bulmakta o kadar güçlük çekti ki CHP ve Batıcılar ( Sözde aydın-sanatçı-iş insanı tayfası) en son çareyi şunda buldular: “Dine en büyük zarar bu dönemde verildi!… Görgüsüz Batı çakması nesil türedi… Falan…”.

Oysa CB Erdoğan, ister planlayarak yapsın, ister yönlendirilmiş olarak, ister pazarlık sonucu: Ortada bir tablo vardı: Batılılaşan bireyler tablosunda CHP’yi cebinden çıkaracak kadar “Batıcı Birey sosyolojisi” yükseldi. Ancak ters orantılı olarak ( AB’ye siz mi bizi almazsınız diye…) Türk Devleti Ortadoğu ve Asya’da “Etkin-Güçlü” aktör oldu!…

Dolayısıyla sömürge yapmak istedikleri Ortadoğu ve Asya üzerinde hesap yapan AB-ABD artık Türkiye ile bu coğrafyalarda masada oturmak durumda kaldı!…

Zaten CHP’nin Devletin Ortadoğu ve Asya’daki etkisine de çamur atması bundan; “Ne işimiz var Libya’da, Ne işimiz var Suriye’de… Gazze’de… Ermenistan’da…” demesinin ana sebebi de aynı!

CHP “”İktidarsız Batıcı” kaldı!…

Bu şu demektir: Devlet Batı’da kaldı! halk ise CHP iktidarı dönemine kıyasla çok daha fazla hem Batı’da kaldı hem Batılılaştı!…


4) Muhafazakarlık Özü İtibariyle “Batılılaşma” Programıdır.

CB Erdoğan’ın AK Parti iktidara geldiği günden beri en çok dikkat ettiği dil şu olmuştur:

“Ortadoğu ve Asya Ülkesi oluyoruz!” suçlamasına, provaksyonuna muhatap olmamak için “Biz Muhafazakar Demokratız! İslamcı Parti değiliz!” derken de;

” Atatürk devrimlerinden geriye düşüyoruz!” tezgahına inmemek için de “Laikliğin de garantörü biziz; CHP değil!” pozisyonu alırken de…

” Yaşam tarzına müdahale var!…” piştisine gelmemek için de ” Batıdan çok batıcı” yaşam tarzlarına müdahale etmemesi de…

Hepsi aynı kapıya çıkıyordu: Kesintisiz 23 yıllık iktidar ve özellikle Cumhur İttifakıyla; Türk Devletinin Batı’da kalması ( Elini Ortadoğu-Asya etki alanı ile güçlendirerek tabi…) sağlanıyordu.

Batılışma önünde duracak veya yönünü değiştirecek bir strateji-plan olmadığından veya oldurulmadığından bu alanda da halkın Batı dünyasına yüzü dönük bir yaşam tarzı üzere kalması konsolide ediliyordu!…

Bu durumu: bazı kesimler “BOP Projesi tamam!” diye yaftaladı; Bir başka kesim “İslamcılık iktidarın eliyle tasfiye edildi!” diye vaazlandı… Bir başka kesim de “İktidar için herşey mübah görüldü!…” diye ispiyonladı…


Herkes istediği pencereden bakıp gördükleri hakkında iddia da buluna bilir… Durum üzerinde bir birine zıt yorumlar da çıkabilir. Kafası çalışan, metot bilen, müzakere yetenekli herkesin yorumu da raporu da önemli!…

Düşünmekten bitap düşmüş, cahil cesaretinde, işi gücü polemik, trolcülük, hasetçilik, şom ağızlık, rövanşist olan kişilerin bu konularda ne söylediğinin ne yaptığının bir etkisi de yok, önemi de… Muhatap da değiller zaten. Mesela bu tiplerden de çok var Kuzey Kıbrıs’ta. Sayın Ersin Tatar seçime giderken sürekli bu tiplerden bahsedip, belli ki çoklar, ” …. Kervan yürür!” demeye getiriyor son sözlerini.

Tabi geride yerden arşa uzanan bir soru işareti de geride kalıyor:

Gazze soykırımına karşı Batı’nın tutumu ve organizasyonu ortada!

Batı dünyasının birinci-ikinci dünya savaşı sonrası dünyaya getirdiği nokta ve ödenen bedeller ortada!

Batı dünyasının insan hakları, demokrasi, bilim… falan gibi evrensellik şemsiyesinin telleri olan konulardaki sicili, karnesi ortada!

Özellikle AB’nin her açıdan girdiği ekonomik, kültürel, siyasi krizlerde ortada….

Tüm bu gerçekliklerle beraber “BATILILAŞMA”da ısrar eden ister halk olsun ister Devlet!… Bir soruya cevap vermek ve pratikte ispat etmek zorunda: Değdi mi? Değecek mi?

Asya’daki gelişmelerin sadece ekonomik olduğunu sanan; “Batı gözlüğüyle güneşin doğduğu yere bakmak!” durumunda kalanların bir “Değer” taşıyıp taşımadığı merakını da saklı tutarak!..

2
be_en
Beğen
0
k_zg_n
Kızgın
0
a_k
Aşk
0
g_lme
Gülme
BİREY Mİ? DEVLET Mİ? SAVAŞININ ADASI: KIBRIS?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Analiz Vakti ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.